Cennet Mekan Abdulhamid hanı tahtan indirerek ülkeyi kaosa sürükleyen İttihat ve Terakkici hainlere karşı bir darbede Enver paşadan geldi. Her ne kadar kendisi de İttihat ve Terakkici olsa da Abdulhamid hanın indirilmesine karşı çıkarak 31 mart vakasına karışmadı. 31 mart vakası Yahudi Ermeni ve beyinsiz İttihatçıların ortak harekatıdır. İşte bu sebeple Enver paşa babı aliye bir baskın düzenleyerek, İngiliz yanlısı ve Yahudi Ermeni işbirlikçisi olan hükümeti devirerek iktidarı kendisinin kontrolünde olan bir hükümet kurdurdu. Dikkat edilirse Ermeniler ve Yahudiler Enver paşayı sevmezler. Enver paşa Büyük Turan İslam Devleti ideali ile yola çıkan bir serdengeçti idi. Nitekim İstanbul – Türkistan demir yolu projesi de bu idealinin demir yolunu oluşturuyordu. Ancak önceki hükümetin açtığı tahribatlar kolay kapatılacak gibi değildi. Ülke savaşa girmeye ramak kalmıştı. Bu hükümet döneminde Araplar ayaklanmış, düşman Edirne ye kadar gelmiş ve Edirne elimizden çıkmıştı. Ruslar Erzurum a kadar ilerlemişlerdi .
İşte bu gelişmeler karşısında Enver paşa, Abdulhamid hanın daha önce muhtemel bir cihan savaşında Alman ittifakı düşüncesini harekete geçirdi. Almanlarla ittifak yaptı. Üçüncü ordu hazırlandı ve Rus harekatını durdurmak için Sarıkamış önlerinde toplanıldı. Bunun için beş sivil gemi dolusu askeri mühimmat Karadeniz de Artvin e doğru yola çıktı. Aslında binlerce askeri donarak ölümüne yol açtığı için suçlanan Enver paşanın niyeti üçüncü ordunun Sarıkamış ta kalmaması idi. Diğer ve genel adı ile Kafkas harekatı olan Sarıkmış harekatı çok önemli siyasi ve coğrafi açılımında öncüsü olacaktı. Yani Enver paşa için Sarıkamış değil Büyük Tura n davasının öncü hareketi idi bu. Ama öyle olmadı. İhanet her tarafı sarmıştı. İttihatçıların ortağı olan Ermeni ve Yahudi bürokrasi İstanbul u adeta işgal etmişler ve İngilizler ’e ve Ruslara casusluk yapıyorlardı. Nitekim gizlice yola çıkarılan ve içinde askeri malzeme taşıyan beşi sivil gemi Ruslara gammazlandı ve silahsız beş gemi Karadeniz de Rus gemileri tarafından batırıldı. Oysa sivil gemilere ateş açılması uluslar arası anlaşmalar gereği yasaktı. Ama Ruslar bu gemilerde taşınan malzemenin askeri olduğunu ve üçüncü orduya mühimmat taşıdığını istihbarat etmişlerdi. Sarıkamış harekatının diğer başarısızlık sebebi ise adına ister ihanet deyin isterseniz inat ve cehalet deyin üçüncü ordu kumandanı Hasan İzzet paşanın verilen emirleri zamanında yerine getirmemesinden kaynaklanıyordu.
Ve üçüncü sebep ise şansızlık. Enver paşa gemilerin batırıldığı haberini aldığında kendisi bizzat cepheye gelmiş ve bir alayın kumandasını eline almıştı. Arkasında İzzet paşayı görevden alarak İstanbul’a göndermişti. Ve harekata bizzat kendisi emir verdi. Ancak şansızlık yakasını bırakmadı. Harekatın daha ikinci gününde, asker hayli mesafe aldı. Aşağı Sarıkamış Türk askerinin kontrolüne girdi. Ruslar sıkışmışlar ve çekilmek için Rus genel kurmayından ve hatta Müttefikleri olan İngilizlerden yardım istemeye başladıkları bir sırada o malum zemheri kışı açıktaki askerin üzerine hışım gibi indi. İşte bu gün eleştirilen ve Enver paşayı suçlayan Sarı kamış faciası diyerek birilerinin sürekli Enver paşayı kötülemek için malzeme olarak kullandıkları tarihi vakanın oluşumu.
Peki bu neyi düşündürüyor?
Bu gün Güney doğuyu savaş alanına çeviren ve birilerini ısrarla Kürt Türk kapışması için gösterdiği, aslında Ermeni, Yahudi ve Amerikanın işbirliği ile oluşturulan Anadolu’yu bölme planı. Tam otuz seneden beri fiili, 26 seneden beri silahlı olarak güney doğuda ve son on yıldan beride büyük şehirlerde terör havası estiren, kendisini PKK olarak tanıtan, ancak aslında Global Müslüman Türk düşmanlarının ortak harekatı. Öyle ki bu PKK içinde Türkiye içindeki Masonlar, Yahudiler, Ermeniler ve ilginçtir ki bunların başını çekenler, İslam dinin irtica olarak gören Türklerde var. Kısmen milliyetçi, sosyalist ama ortak noktaları ırkçı ve Laik. Tıpkı ittihat ve terakkiciler gibi. Bu gün Ergenekon davası açıklığa kavuştukça ibretle görüyorum ki Abdulhamid hanı deviren komplonun tüm oluşumu bu günde Ergenekon kimliği ile şekillenmeye başlamış.
Enver paşada ittihat ve Terakki kurucularındandı.İttihat ve terakki birlikte yükselmek anlamına geliyordu ve Osmanlının parçalanmasını ön görmüyordu. Ancak 1909 yılında Enver paşa daha teşkilata tam manası ile hakim olamadığı, daha çok Yahudilerin ve Ermenilerin kontrolüne giren cemiyet Abdulhamid hanı devirerek Osmanlıyı yıkmanın yolunu açmışlardı.
Aslında Enver paşa fikirlerinde yalnızdı. Her idealist gibi yalnızdı. Talat paşa ve diğerleri Enver paşa gibi düşünmüyorlardı. Sadece Cemal paşa Enver paşanın fikirlerini destekliyordu.
Bu gün bu ittihatçıların torunları aynı işlemi yapmaya devam ediyorlar mı diye düşünmeden edemiyorum .
Aktütün karakoluna yapılan ve 17 Mehmetçiğimin şehit edildiği haberini görünce ister istemez kafam tarihi vakalarla kaymaya başladı. Bu saldırı aynı karakola beşinci imiş. Toplam 46 askerimiz bu karakolda şehit olmuş.
Acaba diyorum, elinde tabancası ile üçüncü ordunun başında Ruslara karşı aynı dondurucu soğuk altında askerleri ile birlikte savaşan ve hatta sol karın boşluğundan kurşun yiyerek yaralanan Enver paşa olsa ne yapardı? Golf oynamaya mı giderdi, yoksa tabancasını alır ordunun en ucunda er Mehmetçik ile yan yana omuz omuza kuzey Irak’a girer ihanet yuvalarını mı basardı? Sordum ama cevabını biliyorum. Dediğim gibi yapardı. Çünkü o askerdi. Gerçek bir asker. İdealist bir askerdi. Şimdikilerden farklı olarak. Aktütün karakolunda son olarak 17 yiğit şehit oldu. Onlar “ Emret komutanım” derlerdi. Sormazlar sorgulamazlardı. Verilen emirleri harfiyen yerine getirmek için kış demez yaz demez gece demez gündüz demez vatan topraklarını beklemek için komutanlarının ağzına bakarlardı. Belki de şehit olurken de bakıyorlardı komutanlarının ağzına. Belki de bir komutanın “ Ölme” emrini vermesini beklediler.
Ama Enver paşa Sarıkamış savaşı ile uğraşırken müttefiklerin iki ay sonra İstanbul’a saldıracakları haberini aldığı için geri çekildi. Acele ile İstanbul’a geldi ve Çanakkale savunmasını hazırlamaya başladı. İşi çoktu yani Enver paşanın. Tüm dünya üzerine geliyordu. Genel kurmay başkanı o idi. Savunma bakanı o idi.
Ama utanmadan “ Askeri Sarıkamış’ta kırdırdı ve kaçtı “ dediler. Ama Sarıkamış harekatı ile Çanakklae savaşının başlaması arasında sadece kırk gün var.
Acaba, terörle mücadele eden bu günkü generallerin işi ne? Her türlü araç gereç mühimmat ve daha da önemlisi emirlerinde ölmeye hazır yüz binlerce Mehmetçik. Acaba ne ile uğraşıyorlar. 28 seneden beri kendi vatan topraklarımızda kökü dışarıda olan bir ihanet örgütünü yok etmek için daha ne bekliyorlar? Ne istiyorlar bu milletten? Evlat dediler verdik. Yirmi yaşına getirip teslim ettik sapasağlam. Al kanlar içinde getirdiler eve geri. Vatan için dediler. Vatan sağ olsun dedik. Millet için dediler Millet var olsun dedik. Bayrak için dediler, kanımız helal olsun dedik. Para dediler bu milletin kanı ümüğü emilerek toplanan vergilerin dört biri ordumuza gitti. Yıllarca kurban derileri verildi. Daha ne isteniyor? Kışlalarda ne eksik ? Getirelim evlerimizden.
Ama sanırım bu değil sıkıntı. İnsan sormadan edemiyor. Acaba burada görev yapan üst düzey generaller ne yapıyorlar?Yoksa baş örtüsünde düşman aramaktan, milletin seçtiği parlamentoya müdahale planı yapmaktan PKK ile mücadeleye elleri değmiyor mu? Yolsa bunlar birinci ve öncelikli düşmanı üniversite kapısındaki kızın başındaki örtüde mi arıyorlar, yoksa imamın başındaki sarıkta mı ?
Üzgünüz, üzüntülüyüz, acılıyız. Benimde oğlum birkaç sene sonra askere gidecek inşallah . Ben oğlumun beyhude yere mi şehit olacağını düşünüyorum bazen. Beyhude yere şehit olurumu demeyin. Olunur. Beceriksizce yönetilen harekatlar amacına ulaşmıyorsa, 28 seneden beri halen daha gündüz gözüne karakol basılıyorsa bu zamana kadar bir adım bile gidilmemiş demektir. Sahi 28 seneden beri şehit sayısı kaç oldu acaba? Bilen var mı ? Netice olarak Parlamento başta olmak üzere silahlı kuvvetlerimiz ve diğer emniyet birimlerimizin büyük bir devlete yakışır biçimde ve en kısa zamanda bu meseleyi kökünden temizlemelerini bekliyoruz. Üzmek istemedik. Askerimiz polisimiz yıpratmak ise ne fazla karşı olduğum bir meseledir. Her zaman için ben inanıyorum ki bu milletten ne istiyorsanız vermeye hazırdır, siz sadece isteyin. Millet olarak hep bir ağızdan vereceğimiz tek cevap iki kelimeliktir.
Emret komutanım.
Yeter ki siz aldığınız rütbelerin hakkını verin vesselam .
İşte bu gelişmeler karşısında Enver paşa, Abdulhamid hanın daha önce muhtemel bir cihan savaşında Alman ittifakı düşüncesini harekete geçirdi. Almanlarla ittifak yaptı. Üçüncü ordu hazırlandı ve Rus harekatını durdurmak için Sarıkamış önlerinde toplanıldı. Bunun için beş sivil gemi dolusu askeri mühimmat Karadeniz de Artvin e doğru yola çıktı. Aslında binlerce askeri donarak ölümüne yol açtığı için suçlanan Enver paşanın niyeti üçüncü ordunun Sarıkamış ta kalmaması idi. Diğer ve genel adı ile Kafkas harekatı olan Sarıkmış harekatı çok önemli siyasi ve coğrafi açılımında öncüsü olacaktı. Yani Enver paşa için Sarıkamış değil Büyük Tura n davasının öncü hareketi idi bu. Ama öyle olmadı. İhanet her tarafı sarmıştı. İttihatçıların ortağı olan Ermeni ve Yahudi bürokrasi İstanbul u adeta işgal etmişler ve İngilizler ’e ve Ruslara casusluk yapıyorlardı. Nitekim gizlice yola çıkarılan ve içinde askeri malzeme taşıyan beşi sivil gemi Ruslara gammazlandı ve silahsız beş gemi Karadeniz de Rus gemileri tarafından batırıldı. Oysa sivil gemilere ateş açılması uluslar arası anlaşmalar gereği yasaktı. Ama Ruslar bu gemilerde taşınan malzemenin askeri olduğunu ve üçüncü orduya mühimmat taşıdığını istihbarat etmişlerdi. Sarıkamış harekatının diğer başarısızlık sebebi ise adına ister ihanet deyin isterseniz inat ve cehalet deyin üçüncü ordu kumandanı Hasan İzzet paşanın verilen emirleri zamanında yerine getirmemesinden kaynaklanıyordu.
Ve üçüncü sebep ise şansızlık. Enver paşa gemilerin batırıldığı haberini aldığında kendisi bizzat cepheye gelmiş ve bir alayın kumandasını eline almıştı. Arkasında İzzet paşayı görevden alarak İstanbul’a göndermişti. Ve harekata bizzat kendisi emir verdi. Ancak şansızlık yakasını bırakmadı. Harekatın daha ikinci gününde, asker hayli mesafe aldı. Aşağı Sarıkamış Türk askerinin kontrolüne girdi. Ruslar sıkışmışlar ve çekilmek için Rus genel kurmayından ve hatta Müttefikleri olan İngilizlerden yardım istemeye başladıkları bir sırada o malum zemheri kışı açıktaki askerin üzerine hışım gibi indi. İşte bu gün eleştirilen ve Enver paşayı suçlayan Sarı kamış faciası diyerek birilerinin sürekli Enver paşayı kötülemek için malzeme olarak kullandıkları tarihi vakanın oluşumu.
Peki bu neyi düşündürüyor?
Bu gün Güney doğuyu savaş alanına çeviren ve birilerini ısrarla Kürt Türk kapışması için gösterdiği, aslında Ermeni, Yahudi ve Amerikanın işbirliği ile oluşturulan Anadolu’yu bölme planı. Tam otuz seneden beri fiili, 26 seneden beri silahlı olarak güney doğuda ve son on yıldan beride büyük şehirlerde terör havası estiren, kendisini PKK olarak tanıtan, ancak aslında Global Müslüman Türk düşmanlarının ortak harekatı. Öyle ki bu PKK içinde Türkiye içindeki Masonlar, Yahudiler, Ermeniler ve ilginçtir ki bunların başını çekenler, İslam dinin irtica olarak gören Türklerde var. Kısmen milliyetçi, sosyalist ama ortak noktaları ırkçı ve Laik. Tıpkı ittihat ve terakkiciler gibi. Bu gün Ergenekon davası açıklığa kavuştukça ibretle görüyorum ki Abdulhamid hanı deviren komplonun tüm oluşumu bu günde Ergenekon kimliği ile şekillenmeye başlamış.
Enver paşada ittihat ve Terakki kurucularındandı.İttihat ve terakki birlikte yükselmek anlamına geliyordu ve Osmanlının parçalanmasını ön görmüyordu. Ancak 1909 yılında Enver paşa daha teşkilata tam manası ile hakim olamadığı, daha çok Yahudilerin ve Ermenilerin kontrolüne giren cemiyet Abdulhamid hanı devirerek Osmanlıyı yıkmanın yolunu açmışlardı.
Aslında Enver paşa fikirlerinde yalnızdı. Her idealist gibi yalnızdı. Talat paşa ve diğerleri Enver paşa gibi düşünmüyorlardı. Sadece Cemal paşa Enver paşanın fikirlerini destekliyordu.
Bu gün bu ittihatçıların torunları aynı işlemi yapmaya devam ediyorlar mı diye düşünmeden edemiyorum .
Aktütün karakoluna yapılan ve 17 Mehmetçiğimin şehit edildiği haberini görünce ister istemez kafam tarihi vakalarla kaymaya başladı. Bu saldırı aynı karakola beşinci imiş. Toplam 46 askerimiz bu karakolda şehit olmuş.
Acaba diyorum, elinde tabancası ile üçüncü ordunun başında Ruslara karşı aynı dondurucu soğuk altında askerleri ile birlikte savaşan ve hatta sol karın boşluğundan kurşun yiyerek yaralanan Enver paşa olsa ne yapardı? Golf oynamaya mı giderdi, yoksa tabancasını alır ordunun en ucunda er Mehmetçik ile yan yana omuz omuza kuzey Irak’a girer ihanet yuvalarını mı basardı? Sordum ama cevabını biliyorum. Dediğim gibi yapardı. Çünkü o askerdi. Gerçek bir asker. İdealist bir askerdi. Şimdikilerden farklı olarak. Aktütün karakolunda son olarak 17 yiğit şehit oldu. Onlar “ Emret komutanım” derlerdi. Sormazlar sorgulamazlardı. Verilen emirleri harfiyen yerine getirmek için kış demez yaz demez gece demez gündüz demez vatan topraklarını beklemek için komutanlarının ağzına bakarlardı. Belki de şehit olurken de bakıyorlardı komutanlarının ağzına. Belki de bir komutanın “ Ölme” emrini vermesini beklediler.
Ama Enver paşa Sarıkamış savaşı ile uğraşırken müttefiklerin iki ay sonra İstanbul’a saldıracakları haberini aldığı için geri çekildi. Acele ile İstanbul’a geldi ve Çanakkale savunmasını hazırlamaya başladı. İşi çoktu yani Enver paşanın. Tüm dünya üzerine geliyordu. Genel kurmay başkanı o idi. Savunma bakanı o idi.
Ama utanmadan “ Askeri Sarıkamış’ta kırdırdı ve kaçtı “ dediler. Ama Sarıkamış harekatı ile Çanakklae savaşının başlaması arasında sadece kırk gün var.
Acaba, terörle mücadele eden bu günkü generallerin işi ne? Her türlü araç gereç mühimmat ve daha da önemlisi emirlerinde ölmeye hazır yüz binlerce Mehmetçik. Acaba ne ile uğraşıyorlar. 28 seneden beri kendi vatan topraklarımızda kökü dışarıda olan bir ihanet örgütünü yok etmek için daha ne bekliyorlar? Ne istiyorlar bu milletten? Evlat dediler verdik. Yirmi yaşına getirip teslim ettik sapasağlam. Al kanlar içinde getirdiler eve geri. Vatan için dediler. Vatan sağ olsun dedik. Millet için dediler Millet var olsun dedik. Bayrak için dediler, kanımız helal olsun dedik. Para dediler bu milletin kanı ümüğü emilerek toplanan vergilerin dört biri ordumuza gitti. Yıllarca kurban derileri verildi. Daha ne isteniyor? Kışlalarda ne eksik ? Getirelim evlerimizden.
Ama sanırım bu değil sıkıntı. İnsan sormadan edemiyor. Acaba burada görev yapan üst düzey generaller ne yapıyorlar?Yoksa baş örtüsünde düşman aramaktan, milletin seçtiği parlamentoya müdahale planı yapmaktan PKK ile mücadeleye elleri değmiyor mu? Yolsa bunlar birinci ve öncelikli düşmanı üniversite kapısındaki kızın başındaki örtüde mi arıyorlar, yoksa imamın başındaki sarıkta mı ?
Üzgünüz, üzüntülüyüz, acılıyız. Benimde oğlum birkaç sene sonra askere gidecek inşallah . Ben oğlumun beyhude yere mi şehit olacağını düşünüyorum bazen. Beyhude yere şehit olurumu demeyin. Olunur. Beceriksizce yönetilen harekatlar amacına ulaşmıyorsa, 28 seneden beri halen daha gündüz gözüne karakol basılıyorsa bu zamana kadar bir adım bile gidilmemiş demektir. Sahi 28 seneden beri şehit sayısı kaç oldu acaba? Bilen var mı ? Netice olarak Parlamento başta olmak üzere silahlı kuvvetlerimiz ve diğer emniyet birimlerimizin büyük bir devlete yakışır biçimde ve en kısa zamanda bu meseleyi kökünden temizlemelerini bekliyoruz. Üzmek istemedik. Askerimiz polisimiz yıpratmak ise ne fazla karşı olduğum bir meseledir. Her zaman için ben inanıyorum ki bu milletten ne istiyorsanız vermeye hazırdır, siz sadece isteyin. Millet olarak hep bir ağızdan vereceğimiz tek cevap iki kelimeliktir.
Emret komutanım.
Yeter ki siz aldığınız rütbelerin hakkını verin vesselam .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder