1 Kasım 2008 Cumartesi

Anayasa mahkemesi kapatılsın


Peki ne olacak şimdi ?
Anayasa mahkemesindeki on bir kişinin zihniyeti ortalığı karıştırdı. Hukuku, demokrasiyi, insan haklarını, insanlığı, medeniyeti, cibilliyeti ahlakı namı-usu dinin hükümlerini rafa kaldırdı. Velhasıl bu on bir atanmış adam milletin yüzde sekseninin arzularına gem vurdu. Haklarını ihlal etti.
Kendi ideolojilerini dayattı, hukukun içene etti.
Sokağa dökülen tepkilerden bir pankart dikkatimi çekti.
” Ya meclis kapatılsın ya da anayasa mahkemesi”
Evet, bu on bir atama, anayasaya rağmen nemrutça bir tavırla meclis kararını hiçe saydı. Aslında çarpık ideolojinin oluşturduğu çarpık bir rejimden de fazla bir şey beklemek safdillik olacak. Bunları atayanlarda, bunları yetiştirenlerde bunlara diploma verip hukukçu sınıfına koyanlarda aynı zihniyet. Kendisine lazım olduğu kadar hukukçu karakteri taşır bunlar. Evrensel insani değerlerle alakaları yoktur. Müslüman zaten değiller. Peki ya bizde Müslüman’ız derlerse!
Olur a! Neden olmasın? Ama sanmam, en azından utanırlarda demezler.
Neyse konumuza dönelim;
Bu sistem çarpık. Kuruluşunda bile bu çarpıklığı görmek mümkün. Daha Osmanlının nesli ortada iken batı anlayışı bir modeli dayattılar. Çağdaşlık adına model olarak alınan batı normları bin yıllık bir kültür birikiminin dil birliğinin din birliğinin üzerine kara bulut gibi indirildi. Medeniyet adın dilimiz değiştirildi çağdaşlık adına din değiştirilmeye çalışıldı dini ve milli kavramların ırzına geçildi. Bu gün çekilen sancının kaynağı ileriyi görmekten aciz olan Cumhuriyet kurucularıdır. Bir adım önlerini göremeyen, devlet adamlığı ile alakaları olmayan bir avuç kişi ülkedeki azınlığım kültürünü devlet gücü ile çoğunluğa dayattılar. Başka bir tabirle kurtuluş savaşının kazanılmasındaki ulvi değerler ortadan kalktı. İşgalciler amaçlarına ulaştılar. Yani Hıristiyan ın Yahudi nin hayat alanını oluşturdular ve Müslüman ın hayat alanını kısıtladılar. Kamusal alanı gayri İslami tarzda, ve gayri Müslim in inancına göre şekillendirdiler. Sonra da Müslüman a dönüp çağdaşlık, medeniyet, çağdaş kıyafet zırvaları ile dayattılar. Millet önce şok geçirdi. Sonra kendince çözümler aramaya başladı. Bu cahillerin kurduğu halk partisinden kurtulup DP ye sarılınca hemen ihtilal yaptılar.
Milletin içinde bulunduğu buhranlı dönemden faydalanan ve yine bu aziz milletin sağ duyusunu, devletine olan sadakatini kullanana bu zihniyet buna rağmen kan dökerek ayakta kalmıştır. Bir şapka meselesinde binlerce kişiyi idam sehpasına göndermekte bir an tereddüt etmeyen despot zihniyet kurduğu çarpık sistem ile de bu millete en büyük kötülüğü yaparak gitmişlerdir.
Bu gün bu ülkede huzur yoksa, kan akıyorsa, Kürt Türk diyerek bir ayırım yapılıyorsa sebebin temeli cumhuriyetin kuruluş amacında aranmalıdır.
Latin alfabesinden tutunda dans kültürüne kadar içerdeki bir avuç Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni azınlığın inanç kültür ve hayat anlayışıdır. Dayatılan. Bu gün kamusal alana hakim olmak derdinde olan bu zihniyet aynı mantıkla ve aynı malzemelerle dayatamaya devam etmiyorlar mı? Meclise rağmen anayasa mahkemesinden çıkan kararın cumhuriyetin kuruluş mantığı ile hiçbir farkı yok. Bu mantık kuruluşunda olduğu gibi halen daha dışardan icazet alarak içerde Müslüman Türk’e, dahası kültürüne diline dinine karşı adeta savaş açmıştır.Milletin seçtiği başbakanı asmış, bu milletin parlamentosuna karşı daime düşmanca ve kaygı ile bakmışlardır. Halen de aynı zihniyet devam etmektedir. Bürokrasi ve iş dünyasını eline geçiren ve siyasi hayatımıza derin devlet diye geçen bu yapı , bu gün Ergenekon adı altında kirli yüzünü göstermektedir.
Kuruluş icazetini başta İngiliz, Rus, ve batılı ülkelerden alan, Yahudi ve Ermeni lobilerinden aldığı destekle de başımıza bela edilen laik sistem bu gün halen aynı güçler tarafından sürdürülmek istenmektedir. Bunlar bu milletin evladı değildir. Açıkça din düşmanlığı yapamadıkları için de laik kavramı öne sürerek zihinleri karıştırmakta ve bu kavramın arkasında resmen İslam düşmanlığı yapmaktadırlar.
Bunlar kendilerine Türk derler ve Türklüğü kimseye bırakmazlar. İsimlerinin, Kemal, Mustafa, Ahmet Mehmet olması önemli değil. Zihniyetleri önemli. Bir kimse Müslüman değilse adının ve ırkının önemi de yoktur. Sonuçta bu ülkeye o kişilerden hayır gelmez. Onlar menfaatlerinin gereğini yerine getirler. Dışa bağımlıdırlar ve gerektiği zaman kaçacakları yerler hazırdır.
Bunlar iş adamı, medya, Askerlerin arasında, dış işlerinde, bazen sağcı bazen solcu, çoğu kez liberal. Ve vazgeçilmez hümanisttirler. Mevlana törenlerine en başta giderler. Hümanist felsefe okurlar ama, iş baş örtüsüne geldi mi, İslam’ın hakkı ile yaşanması meselesine gelindi mi bu zevatların ne insan sevgileri kalır ne çağdaşlık kalır ne hak ne özgürlük. solcu Milliyetçilikleri, Sağcı sosyalistleri çağdaşlıkları, medeniyetleri ve Atatürkçülükleri de bu çerçeveden dışarı çıkmaz.
Onların ilahı da hukuku da medeniyeti de ilkeleri de ateist bir anlayış üzerine kurulmuştur.
Siz bakmayın Süleyman Demirel in “ Namaz kılanlara karışan mı var” dediğine. Elinde gelse idi, o Süleyman kendi yasaklardı namazı, niyazı
Kendi insanlarına kırk yıl yalan söyleyen bir adamdan ne beklenir ki?
Eğer adil ve tarafsız bir mahkeme kurulup geçmişe doğru şu Devletin başına gelen adamları bir hesaba çekse, hesap veremeyeceklerin başında Demirel gelir.
Evet bu geriye dönük geziden sonra tekrar soralım;
Anayasa mahkemesi mi kapatılsın, yoksa meclis mi?
Meclis kapatılamaz. Meclis milletin istişare yeridir. Müslüman Türk milletinin kurduğu bir arada cem olmak, birlikte yaşamak maksadı ile adına da cumhuriyet olarak belirledikleri bir cumhuriyet Meclisidir orası. Bu meclis kapatılırsa o zaman her kes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır.
Bunun diğer anlamı da şudur.
Her şehirde bir meclis kurulur. Tabi aynı zamanda o meclisi koruyacak birde ordu kurulur. Bu millet ordusunu da düzenini de çok çabuk kurar.
Bunu mu istiyorsunuz? Memleketi buraya mı götürmek istiyorsunuz? Son zamanlarda yapılan ayaklanma denemelerinin arkasında yatan ne?Bu provalar ilerdeki başka bir hareketin habercisi mi ? Nedir bu küçük çocukların taşla sopa ile devlete karşı ayaklanmaları?Güvenlik güçlerine karşı yapılan bu saldırılar acaba oradaki polise mi yapılıyor ?Yoksa devletin yapısına mı ? Küçük şeyler büyük şeylerin habercisidir beyler. Bu topraklar verimli. Tohum ekilmişse hamile kalınacaktır. Sonuçta doğum da olacaktır tabi.
Sadece seçim mi bahane ediliyor. Mahalli seçimler yapılırsa bitere mi bu sizce?
Anlaşıldı ki anayasa mahkemesinin gerekçeli kararı ideolojik kaygılarla alınmış uydurma, ütopya, başka bir deyimle şizofreni üretiminin sonucu alınan bir karar. Ya da peşin bir din düşmanlığı ve daha vahimi Millet düşmanlığı aranır bunun arkasında. Anayasa mahkemesi kapatılabilir. Meclis millet adına yetkileri tekrar eline alır ve yeniden bir yapılanmaya gidebilir.
Anayasa mahkemesi kapatılabilir. Hatta kapatılmalıdır. Yeniden düzenlenen bir anayasa halka götürülmelidir. Bu memleketin kaderi bir kişinin ideolojik kaygılarla yaşayan şizofrenlere bırakılamaz. Has bel kader hukukçu olmuş has bel kader oralara gelmiş ne idüğü belirsiz kişilerle memlekete karanlıklara itilemez.
Artık ne bu anayasaya, ne de bu anayasa mahkemesi üyelerine güven kalmamıştır. Sadece bu aldıkları kararla ilgili değil.
Bu kafanın daha önce aldığı kararlarını da tekrar tartışmaya açmalıdır. Başbakanın dediği gibi. Tam anlamı ile X-CHP kafası. Faşist, diktatör kafaya sahip üyeler.
Ekrandaki görüntülerinin de zaten pek hayırlı tarafı yok. Her şeyi kendilerinin bildiğini zanneden ve bu kuruntu ile, yüzlerinde en küçük bir tebessüm kalmamış, esnemeyi bile zafiyet olarak gören firavunlar oligarşisi.
Evet anayasa mahkemesi kapatılmalıdır. Sadece kapatılmamalı, bu kararın altına imza atanlar yargılanmalıdır. Türkiye Büyük Millet meclisi oluşturacağı bir hukuk meclis kurulmalıdır. Burada bu üyeler millet adına yargılamalıdır.
Aksi, halde Türk milleti adına orada bulunan vekiller bu durum karşısında büyük bir vebal ve sorumluluk altındadırlar.
Anayasa mahkemesi gerekçeli karar kargaları bile güldürecek, ya da öfkeden halkı galeyan getirecek kadar sorumsuz, ideolojik kadınlara ve daha da önemlisi Müslümanlara hakarettir. Bu suçtur. Suç işlediler.
Birincisi hukuk kargaları güldürmek için icra edilmez. Bu gün kargalar gülüyorsa buna anayasa mahkemesi üyeleri suç işlemişlerdir. Hukuku ve daha da önemlisi anayasayı, anayasaya inancı gülünç hale getirdikleri için yargılanmalıdırlar.
Suç işlediler
İkincisi Meclisin büyük bir çoğunlukla aldığı kararı iptal etmiş meclisin küçük azınlık olan CHP nin istediğini yapmışlardır.
Suç işlediler . Halkın hassasiyetini zedelediler. Tahrik ettiler.
Şimdi daha iyi anlaşıldı ki yıllardan beri; “ Demokratik- hukuk” zırvaları ile hep milleti kandırmışlar. İşte Miletlin iradesini meclise yansıtan, siyasi bir iktidarın gücü karşısında afalladılar, şaşkına döndüler, Ne diyeceklerini yaptıklarını nasıl izah edeceklerini de şaşırttılar.
Milletin artık tahammülü kalmıyor. Küçük bir gayri Müslim azınlığın, Sabatasit in, Yahudi nin arzuları ile Müslüman ülkesi idare edilmez. Bunda fazla direnmenin anlamı yok. Yıllarca Demirel kandık.Yıllarca milliyetçilik hikayesine aldandık. Şimdi millet kendi asli yapısına dönmeye başladı. Kimlerin, hangi zihniyetlerin yalancı, hain olduğunu kimlerin samimi olduğunu net bir şekilde görülüyor artık
AKP hükümetleri bunu gösterdi. Önümüzdeki seçimde yüzde atmış ile tekrar iktidara gelecektir.
Hükümete tavsiyem milletten aldıkları yetkiyi hakkı ile kullanmalarıdır. Abdurrahim Karakoç üstadımın dediği gibi
“ Gene tehir etme üç ay öteye, bu dava dedemden kaldı hakim bey”
Karakoç üstadıma saygılarımla


****








Laikliğin tanımını yaptılar
Ben anlamadım ya sizlerAnayasa Mahkemesi gerekçeli türban kararında daha önce tartışma yaratan, “laikliğin tanımı” da yapıldı. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi “nin ne anlama geldiği ve laikliğin 6 kriteri şöyle sayıldı:1. Egemenlik ulusa aittir.
Acaba öyle mi? buradan öyle görülmüyor. Herhalde millet adına karar veren sizler ya bu milletin mensubu değilsiniz, ya da bu milleti tanımıyorsunuz. 2. Ulusal irade dışında herhangi bir dogma siyasal düzene yön veremez.
Vay be ne güzel laf bu böyle. Ulusal irademi laikliği getirdi. Laikliği ulusal iradeye mi sordular getirirken. Yoksa silah zoru ile dayatarak mı getirdiler.Hele bir halka sorun bunu bakalım. Ahkam kesmeyin oradan . 3. Hukuksal kurallar dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edilir
Ne demek istiyorsunuz yani şimdi. Dinsel buyruklar bilime aykırımı diyorsunuz. Ama unutmayın ha.. Dinsel buyruklar tarih içinde büyük medeniyetler imza attı.Bir devletin altı yüz yıl ayakta kalmasını sağladı. Resulullah dönemindeki medeniyeti dünya,ne ondan önce ne de onsan sonra bir daha görmedi. Eğer sizin medeniyetteki kastınız “ insanca yaşamaksa” O zaman burnunuzun ucuna iyi bakın. Senin laik hukuk anlayış seksen seneden seksen yerinden delindi
4. Çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğü ayrımsız ve önkoşulsuz herkese tanınır ve Anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaz.
Ya baş örtüsü meselesi de bu cümlelerin içinde mi?5. Din veya din duygularının kötüye kullanılması ve sömürülmesi yasaklanır.
Allah Allah ateist kafaların din ve din ile ilgili yorumlarında hayranım doğrusu. 6. Devlet tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davranır.
Hangi devlet bu. Silahlı kuvvetler ni, parlamento mu anayasama mahkemesi mi, Yargıtay baş savcısı mı ?
Karıştırdım da.Rönesans reform tartışmasıGerekçelİ kararda, laiklik ilkesinin düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden aldığı belirtilerek şöyle denildi: ”Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan ulusal tercihlere dayanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir değer olduğu açıktır.”
Sormadan edemedim;
Neden yapamadınız bu zamana kadar. Nede toplumsal barış sağlanamadı bu ülkede. Cumhuriyeti kuranlar da dahil hep kan akıttılar. Ya devlet eli kan akıttılar yada insanları bir birlerine kırdırarak. Seksenden önce solcu sağcı diyerek iki sivil gurup arasında çatılıyordu. Aslında içinde devlet vardı. Ama en azından bilinmiyordu.
Şimdi ise Kürt Türk diyerek çatıştırılıyor. PKK kimin eseri. Neden bitmiyor? Kimlerin işine geliyor?Buna devlet eli vatan çocuklarının atıştırılması denmez de ne denir. Hem de devletin kontrolünde.
Ve böylece kana doymayan dogmatik laiklik bu gün ahkam kesiyor ve devam ediyor ;

“ Hukuksal düzenlemelerin dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar.
Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır.”

Hımm bak burada doğru söylüyorsunuz. Dogmatik laiklik siyasi özgürlükleri kısıtlıyor. Laik adına işkence çektiriyorsunuz Müslümanlara.

“Çağdaş demokrasiler, dogmalara karşı akılcılıkla durur, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır.”
Hangi akılla. Laik düzende akıl olsaydı evvela bu memleketin geçmişine sahip çıkardı. Azınlığın arzularına değil, çoğunluğun arzuları egemen olurdu.
Sorsan şimdi sizlere;
Bu ülkenin adı neden Türkiye? Türklerin olduğu için dersiniz. Türklerin bir dini var mı desem, İslam dersiniz. En azından kahır ekseriyeti Müslüman dersiniz. Peki kahır ekseriyeti Müslüman ise o zaman neden azınlıklarla bu memleketin gerçek sahipleri eşit oluyor. Hangi çağdaş demokrasi bu. Çağdaşlığı kim belirliyor. Bir avuç ateist mi yoksa masonlar mı ? Kim belirliyor.? Kimlerin kıstasları ile hayat anlayışı ile inanç anlayışı ile idare edilmek istiyoruz, açıklayın .
Açıklayamazsınız. Çünkü kahır ekseriyeti rağmen bir azınlığın ideolojisi devlet gücü olarak tutuluyor. Diğerlerine de bol keseden çağdaşlık nutuklar.
Sevsinler

Hiç yorum yok: