9 Ekim 2008 Perşembe

Terör zirvesinde doğru ve yanlışlar


Askerlerin talepleri bir kere baştan sona yanlış. Güney doğuda sıkı yönetim istemek sadece vatandaşa eziyet olacaktır. Askerlerin sorumsuz ve hukuksuz davranışlarının faturasını Ergenekon davasında tüm çıplaklığı ile görüyoruz. Kaldı ki AKP hükümetinin demokratikleşme paketi adı altında beş seneden beri yaptığı uygulamayı kenara koyarsak askerlerin istedikleri daha önceki yıllarda vardı. Bir kişinin ne zaman nasıl ve ne gerekçe ile tutuklandığını altı ayda öğrenemiyor ve hatta kaybolduğu gittiğine bile gazetelerde okuyorduk. Biz bunu 12 Eylülde de aynısı ile yaşadık. Bir kişinin suçsuzluğu ancak altı ayda anlaşılıyordu. Bu sebeple hükümetten istenilen yetki düzenlemesine gerek olmadığı kanaatindeyim
Özellikle Ergenekon skandalından sonra bu gibi talepler terörle mücadelede hiçbir fayda vermez.
Diğer taraftan ;
Bölgeye Özel harekat polisi sevk edilmesi son derece isabetli bir karar. Ancak polislerin askerlerin emrine verilmesi bana göre sakıncalı. Yarın ortaya çıkacak olan başarı veya başarısızlıkların çeşitle olumsuz etkileri olacaktır.
Bana kalırsa Asker tamamen çekilmeli ve Jandarma lav edilerek diğer ordulara dağıtılmalıdır. Polis dağda ve şehirde asayişten sorumlu tutulmalıdır.
Bir harekatın iki başı olmaz. İki başlılıktan çok çektik biz. Bu zamana kadar sadece askere güvenildi. Polis yeri geldiğini de kullanıldı yeri geldi adeta paçavra gibi itildi.
Oysa Özel harekat vakti ile rüştünü ispat etmişti. Dost düşman herkes bu kaplanların dağlarda PKK lı teröristlere kan kusturduğunu biliyordu. Bir susurluk meselesi bahane edilerek bu çocuklar geri çekildi. Aslında susurluk bahane oldu bana göre. Ortada bir çekememezlik vardı. Sadece psikolojik değildi tabi. O dönemde görev yapan ve hükümeti devirme planı yapan bazı Askerler polisin hükümete bağlı olarak bu denli güçlenmesinden de rahatsız olmuştu. Bunu Anadolu da gazetecilik yaptığım dönemlerde çeşitli vesilelerle görüştüğüm bazı üst düzey polis ve hatta üst düzey bir askerle de özel sohbetimizde dile getirmiştim ve teyit edilmişti.
Şimdi hükümet yeniden bir terörle mücadele paketi hazırlarken bu ince ayarlar son derece dikkat etmelidir.
Ne yazık ki asker bu zamana kadar terörle mücadelede aynı başarıyı gösteremedi. Aslında bu da normaldi. Asker terör eğitimi görmüyor. Yanaşık düzen eğitimden geçen kişilerin eline silah değil ne verirseniz verin dağlarda çete savaşı veren teröristle mücadele edemez. Daha yirmi yaşında ve hayatlarının baharında olan tecrübesiz gençlerin, heyecan ile giriştikleri çatışmalarda başarılı olmalarını beklemek yanlıştır. Teröristle mücadele edecek olan kişinin terörist gibi düşünen ve yaşayan kişilerden olması gerekir. BU şekilde eğitilmiş timlerin dağların kovuklarında mağaralarda gerekirse haftalarca dağlardan inmeden mücadele etmeleri gerek. Önemli noktalarda üçer beşer kişilik oluşturulan bu timlere belli noktalarda belli zamanlarda arazi şartlarına uygun araçlarla ( Helikopter katır, veya kara araçları Vs.) lojistik destek sağlanması gerek.
Bunun bir faydası da yetkilerin tamamen polislere verilmesi demokratikleşmede bir adım daha ileri gidilmesi bakımından önemli bir adım olacaktır.
Diğer taraftan Asker yurt savunmasına da ve gerekirse sınır ötesi harekatlar için hazır olarak beklemeli ve yıpranmamalıdır. Saldırıya uğrama ihtimali düşük yerlerde kurulacak olan askeri birliklerden dağda mücadele eden Özel harekatçıların talebi olduğu zaman destek vermelidirler.
Ben polislerin askerin emrine verilmesinde çok ciddi sakıncalar görmekteyim.
Askerler bu arada rahatça golf oynayabilirler.
Bir karakolu yüz metre öteye taşıyacak para bulamadığını söyleyenlerin gittiği her hava üssüne golf sahası yaptırmasını kim nasıl izah edecekse çıksın etsin. Kusura bakmayın ama Hava kuvvetleri komutanı sayın Babaoğlu’nu çok acı bir gerçeği ortaya çıkarttığı için tebrik etmek gerekiyor. Ordunun terörle mücadelede 28 seneden beri süre gelen başarısızlığının neden olduğunu ortaya koyduğu için.

Hiç yorum yok: