Aslında bak şu ihanete olmalıydı başlık!
Show TV’nin eğitim anlayışına bakın. Özellikle “ bak şu yumurcağa” programında çağdaş eğitim anlayışlarını nasıl ortaya koyuyorlar. Beş on yaşı gurubundaki çocukları batı müziği eşliğinde ortaya çıkarıp kalça sallamayı öğretmek ve onları buna teşvik etmek çağdaş eğitim anlayışı imiş. Laik zihniyetin ülkeyi ne hale getirdiğini görmek için bu işin kökenine inmek gerek. Osmanlı dönemindeki batıcı aydınların İslam’a ve İslami değerlere karşı verdikleri mücadelenin nişanesidir dans. Azınlığın Sultan Süleyman dan intikam almasıdır. Cumhuriyetle birlikte kurulan halk evleri ve özellikle memurların eşleri ile gelerek dans etme mecburiyetlerini düşünürsek laik çağdaşlığın ne anlama geldiğini, neyi hedeflediğini daha net görürüz. Zaten cumhuriyet kurutuluşundan 1950 yılına kadar ülkede teknoloji adına, bilim adına bir çivi bile çakmayanlar, şapka devrimi, kılık kıyafet, dans, harf devrimi gibi milleti kökünden ve değerlerinden koparmaya yönelik bir dizi operasyona imza attılar. Hem de kanlı imzalar bunlar.
Mustafa Kemal kendini halka tescil ettiremedi. Eğer daha 1926 da bir seçim olsaydı halk 1950 ye bırakmazdı bu zihniyeti. Bunu biliyorlardı. Hem içerdeki azınlık biliyordu bunu hem de laik zihniyetin akıl hocası batılı misyonerler.
Bu zihniyet silah zoru ile dikta ile batı kültürünü dayattı ve yapılandırdı. Başta silahlı kuvvetlerde olmak üzere, eğitim müfredatlarında, karma eğitim ile okulların fiziki yapılandırmalarında, Anayasa ve hukukta ve tüm resmi müesseselerde Laik otorite kamusal alan adı altında tüm ülkeye yayıldı. Enver paşa ülkeye neden alınmadı sanıyorsunuz? Kazım Karabekir paşa gibi kültür ve geleneklerine bağlı paşalar neden uzaklaştırıldılar sanıyorsunuz?
Bu gün dahi kamusal alan hassasiyeti bazı çevreler tarafından oldukça manidar değil mi? Baş örtüsü ile okullara, resmi yerlere alınmamasının temelinde yatan hassasiyet bu. Özellikle Silahlı kuvvetlerin hassasiyeti de sistemin kimler tarafından hangi kanallarla korunduğunu anlatması bakımından önemli bir gösterge.
Sanki kamusal alan babalarının malı. Bu milletin alanı değil. Mehmetçik bu milletin çocuğu, silahlar bu milletin malı. Bu ülke Müslüman Türk milletine ait. Şehit kanları ile bedel ödendi. Ama kurulan sistem ve sistem koruyucularının bu değerlerle alakası bile yok.
“Bak Şu Yumurcağa” programını izlerken Show TV nin bu misyonun devamı olduğunu ibretle gördüm. Medeniyetsiz cibilliyetsiz, edepsiz, ahlaksız, milliyetsiz bir çingene güruhu üretmek isteyen bu zihniyetin temsilcileri olarak misyonlarına devam ediyorlar. Türk kimliğini iler sürerek, Türk kimliğine yönelik hamasi sloganlarla Türk milletinin ırki damarlarını okşarken diğer taraftan ahlaksız, cahil, edepsiz, değersiz manasız mefhumsuz bir toplum üretiyorlar. Programda beş on yaş arası çocuklar ezberledikleri müzik parçalarına kalça sallıyorlar. Oysa hatırlıyorum bu yaşta kuran okunmaz diyerek yaygara koparanlarda aynı zihniyetti. Rahmetli Barış Manço nun da benzer bir programı vardı. Daha eğitici daha soylu. Daha milli ve manevi değerleri kapsıyordu.
Cennet mekan Abdulhamid hanı devirir devirmez Yahudilerin İstanbul da gazete satın almaları ve o zamandan bu yana basın yayını ısrarla ellerinde tutmaları bunu silah olarak kullanmaları. İslam’a ve İslami değerlere karşı bu yolla mücadele etmeleri tabii ki tesadüf değil. Bunlar İslam’ alemini bölüp parçalamak. İslam toplumu içinde en büyük tehlike olarak gördükleri Türk milletini dininden soyutlamak için başlatılan operasyonların önemli bir ayağı.
Ak tütün baskının arkasından çocuklara makyaj yapıp ellerine ellişer lira vererek “ okumak istiyoruz” sloganları ile milli eğitime saldıran Uğur Dündar o arada eğitimle ilgili bir takım sözler yumurtladı. Herhalde bahsini ettiği memleketi ne hale getirmeyi düşündükleri eğitici programları bunlar olmalı. Çocuk pornosu satanlarla bunların farkı ne diye düşündüm. Çünkü bu zihniyette o zihniyetin bir alt basamağı da.
Show TV’nin eğitim anlayışına bakın. Özellikle “ bak şu yumurcağa” programında çağdaş eğitim anlayışlarını nasıl ortaya koyuyorlar. Beş on yaşı gurubundaki çocukları batı müziği eşliğinde ortaya çıkarıp kalça sallamayı öğretmek ve onları buna teşvik etmek çağdaş eğitim anlayışı imiş. Laik zihniyetin ülkeyi ne hale getirdiğini görmek için bu işin kökenine inmek gerek. Osmanlı dönemindeki batıcı aydınların İslam’a ve İslami değerlere karşı verdikleri mücadelenin nişanesidir dans. Azınlığın Sultan Süleyman dan intikam almasıdır. Cumhuriyetle birlikte kurulan halk evleri ve özellikle memurların eşleri ile gelerek dans etme mecburiyetlerini düşünürsek laik çağdaşlığın ne anlama geldiğini, neyi hedeflediğini daha net görürüz. Zaten cumhuriyet kurutuluşundan 1950 yılına kadar ülkede teknoloji adına, bilim adına bir çivi bile çakmayanlar, şapka devrimi, kılık kıyafet, dans, harf devrimi gibi milleti kökünden ve değerlerinden koparmaya yönelik bir dizi operasyona imza attılar. Hem de kanlı imzalar bunlar.
Mustafa Kemal kendini halka tescil ettiremedi. Eğer daha 1926 da bir seçim olsaydı halk 1950 ye bırakmazdı bu zihniyeti. Bunu biliyorlardı. Hem içerdeki azınlık biliyordu bunu hem de laik zihniyetin akıl hocası batılı misyonerler.
Bu zihniyet silah zoru ile dikta ile batı kültürünü dayattı ve yapılandırdı. Başta silahlı kuvvetlerde olmak üzere, eğitim müfredatlarında, karma eğitim ile okulların fiziki yapılandırmalarında, Anayasa ve hukukta ve tüm resmi müesseselerde Laik otorite kamusal alan adı altında tüm ülkeye yayıldı. Enver paşa ülkeye neden alınmadı sanıyorsunuz? Kazım Karabekir paşa gibi kültür ve geleneklerine bağlı paşalar neden uzaklaştırıldılar sanıyorsunuz?
Bu gün dahi kamusal alan hassasiyeti bazı çevreler tarafından oldukça manidar değil mi? Baş örtüsü ile okullara, resmi yerlere alınmamasının temelinde yatan hassasiyet bu. Özellikle Silahlı kuvvetlerin hassasiyeti de sistemin kimler tarafından hangi kanallarla korunduğunu anlatması bakımından önemli bir gösterge.
Sanki kamusal alan babalarının malı. Bu milletin alanı değil. Mehmetçik bu milletin çocuğu, silahlar bu milletin malı. Bu ülke Müslüman Türk milletine ait. Şehit kanları ile bedel ödendi. Ama kurulan sistem ve sistem koruyucularının bu değerlerle alakası bile yok.
“Bak Şu Yumurcağa” programını izlerken Show TV nin bu misyonun devamı olduğunu ibretle gördüm. Medeniyetsiz cibilliyetsiz, edepsiz, ahlaksız, milliyetsiz bir çingene güruhu üretmek isteyen bu zihniyetin temsilcileri olarak misyonlarına devam ediyorlar. Türk kimliğini iler sürerek, Türk kimliğine yönelik hamasi sloganlarla Türk milletinin ırki damarlarını okşarken diğer taraftan ahlaksız, cahil, edepsiz, değersiz manasız mefhumsuz bir toplum üretiyorlar. Programda beş on yaş arası çocuklar ezberledikleri müzik parçalarına kalça sallıyorlar. Oysa hatırlıyorum bu yaşta kuran okunmaz diyerek yaygara koparanlarda aynı zihniyetti. Rahmetli Barış Manço nun da benzer bir programı vardı. Daha eğitici daha soylu. Daha milli ve manevi değerleri kapsıyordu.
Cennet mekan Abdulhamid hanı devirir devirmez Yahudilerin İstanbul da gazete satın almaları ve o zamandan bu yana basın yayını ısrarla ellerinde tutmaları bunu silah olarak kullanmaları. İslam’a ve İslami değerlere karşı bu yolla mücadele etmeleri tabii ki tesadüf değil. Bunlar İslam’ alemini bölüp parçalamak. İslam toplumu içinde en büyük tehlike olarak gördükleri Türk milletini dininden soyutlamak için başlatılan operasyonların önemli bir ayağı.
Ak tütün baskının arkasından çocuklara makyaj yapıp ellerine ellişer lira vererek “ okumak istiyoruz” sloganları ile milli eğitime saldıran Uğur Dündar o arada eğitimle ilgili bir takım sözler yumurtladı. Herhalde bahsini ettiği memleketi ne hale getirmeyi düşündükleri eğitici programları bunlar olmalı. Çocuk pornosu satanlarla bunların farkı ne diye düşündüm. Çünkü bu zihniyette o zihniyetin bir alt basamağı da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder