30 Ağustos 2008 Cumartesi

şeriatın gerekliliği


Şeriat ve gerekliliği
Her sistem kendi hukukunu üretir. Bu bir tür savunma refleksidir. Sistem belli güçlerin elindedir. Bu güçler öyle sanıldığı gibi kalabalık değildir. Ancak sistemin sahipleri ve koruyucuları devlet müesseselerinin
Önemli noktalarını sürekli kontrol altında tutarlar. Bunun için kanun çıkarır hukuk felsefesi üretirler. Kavramları buna göre değiştirir kelimelere yüklenen manaları bile bu anlayışa göre değiştirirler.
Mesela ahlak kavramı. Vatan kavramı. Din kavramı . Bunları İslam literatüründen ayırarak manasını değiştirir ve aynı silahla kitleleri yönlendirirler. İşte şeriat bunun için gereklidir. Şeriat fitneyi önler. Zahiri planda üretilecek Yahudi fitnesini ancak şeriatla durdurabilirsiniz. Ama ne yapıyorlar. İman Allah ile kulu arasında diyorlar. Bu doğru. Ama İslam bütünü ile insanlar arasında bir muvazene sistemdir. Ama ne yapıyorlar. Önce Allah ile insanı baş başa bırakmak gibi aslında olması gereken bir metot öne sürerken , diğer taraftan İslam la insanın irtibatını bozuyorlar yozlaştırıyorlar. Kendi inançlarını hayata hakim kılarken kendi inançlarından ürettikleri kavramlarla hukuk la toplumu idare ediyorlar. toplumun İslam mayasını bozuyorlar.
İman ile İslam’ın irtibatı kesiliyor.
Dini bireysel alana taşıyorlar. Namazınızı kılın orucunuzu tutun hacca gidin ama hayata hakim olmayın. Görüyorsun bir baş örtüsü üzerinde yapılan spekülasyonların derecesini. Bunun bahanesi ile İslam dinine hakaret ediyorlar. Devletin bekasını laik ideolojide görüyorlar. Sanki şeriat olursa devlet yıkılacak gibi söylemlerle geniş kitleleri aldatıyorlar.
Kızının başı örtülü bir polis memuru üniversite önünde baş örtüsü için sokağa dökülen ve en tabi hakkını arayan kızımızı copla dağıtırken, kendi kızının başını örtmesine nasıl bir anlam veriyor dersiniz?
İşte bu kavramların doğru okunması için temel bir ölçünün gerekliliği ortaya çıktığında bunu da çağdaşlık adına yaptıklarını iddia ediyorlar ve dolaylı olarak İslam dinin kendi çağdaşlık yorumlarına nispetle çağ dışı ve irtica olarak nitelendiriyorlar. Oysa hukuk anlayışının temelinde insan hak ve bireysel özgürlü k esas alınır.
Bu gün anayasa mahkemesinin duvarında yazılan hukuk ilkesini uygulamada bulmanız mümkün değildir. Göz boyamak için yazılan sloganlar hiçbir zaman müesseselere hakim değildir, ve uygulamada bulamazsınız.
Benzer bir slogan örneğini Milliyetçi Hareket Partisinin geçmişte kullandığı bir slogan la ifade edebiliriz;
“ Kanımız aksa da zafer İslam’ın “ derler. Ancak akıttıkları kanla İslam’ın nasıl bir zafer kazanacağını izah edemezler. Türkeş beyin dokuz ışık doktrininde “ İslamcılık “ dokuz doktrinden biridir. Ve tamamıda milliyetçilikle çerçevelenmiştir. Oysa İslam her hangi bir ideolojinin parçası olamaz. İslam bir bütündür. Milliyetçilik, halkçılık,köylücülük bilmem necilik gibi sosyolojik, ekonomik,gereklilikler İslam ın bünyesinde yer bulur. Yani milliyetçilik fikrinin içerinse İslam ı sığdıramazsınız. Ancak İslam ın bünyesinde zaten kişinin milletini sevmesi ve bundan dolayı da kınanması gerektiği vaaz edilmiştir. Kısaca İslam dinini beşeri bir ideoloji içerisinde bir parça olarak görmek veya göstermek Allah’a ve Resulullaha hakarettir.
Bunun diğer anlamı şudur.
Allah ım biz yeni bir fikir ürettik. Senin gönderdiklerin yetersiz kaldığı için biz üretmek zorunda kaldık.Ama Müslüman olduğumuz içinde bu fikrimizin içersinde senin dinini de ekledik “
Başka izahı var mı bunun?

Hiç yorum yok: