Laikler ısrarla ülkeyi iç savaşa sürüklüyor
Evet anayasa mahkemesi beklenen kararı verdi.
Yargıtay bildirisini yayınladı, Arkasından Danıştay da yaptı yapacağını.
Bazı tv ler sokakta röportaj yapıyorlar. Dinden imandan haberi olmayanlara baş örtüsünün yasaklanmasına kararına tepkilerini soruyorlar.. Sordukları kişiler sanırım Müslüman da değil. “ Müslümansız” diyorlarsa neden Müslüman olduğunu bilmeyen zavallı güruh. Tam laik diktatörlüğün istediği tebaa . CHP nin yıllardan beri oluşturmaya çalıştığı cumadan cumaya Müslüman diğer zamanlarda ne idüğü belirsiz sürü. .
Gerekçeleri açıklanmadı. Anayasa mahkemesi başkanı Haşim Kılıç bey, kameralara bakmamaya gayret ederek bir şeyler söyledi. Kameranın diğer tarafında kendini dinleyen Müslümanların gözüne bakmamak için ciddi hayret sarf etti. Gerekçelerini açıklamalarına gerek yok. Devlet yıkacak en ciddi tehlike o baş örtüsünün altında duruyor çünkü.
. Millet adına karar veren yargıçlar, Milletin inanç, tarih, kültür , gelenek ve siyasi tercihlerine karşı nasıl böylesine ilgisiz ve onlarla inatlaşan bir yaklaşım içinde olabilirler..
Arkası arkasına muhtıralar verildi. Devletin bekçileri harekete geçtiler. Tüm vatan sever yargıçlar insan haklarını inanç özgürlüğünü bıraktılar devletin bekası için kolları sığadılar. Hepsinin de adını bu milletin tarihine altın harflerle yazacağız bir gün. Hiç silinmeyecek. Başta Yargıtay baş savcısının adı. Anaya mahkemesi üyeleri onun arkasından. Yargıtay Danıştay sıra ile. Köşe yazarlarını tetikçilerini yazmaya gerek yok. Çünkü onlar karar mekanizması değil. Malum gazetelerde aslında yazılmalı. Çünkü planlar projeler hep bu malum gazetelerin sütunlarının arkasında yapılıyor. Sonra “ meşru! Ve zinde güçler harekete geçiriliyor.
CHP yazıldı zaten tarihe. Tekrar yazmaya gerek yok. Dün ne ise bu günde o CHP. Kurulduğundan beri milletin değerlerine savaş açan bir parti.Bir kategülle ile de sistemi kurup güçleri ellerine geçirdiler. Ama halk bunu istemedi.1950 mesaj verdi halk. İstemiyoruz seni dedi.
Ve DP ezici çoğunlukla iktidara geldi. Niye ? Çünkü insanların dini be milli değerlerine saygı duydu. Halk da onları unutmadı. Ama Laik sistem kararlı. Devleti kurtarmalı. Daha doğrusu kendi devletlerini (ikballerini inançlarını kurtarmalılar. Onların devlet anlatışı kendi değerleridir. Müslümanların değil)
“Hımm istemez misin ? Al sana 27 mayıs. Senin seçtiğin başbakanı bile asarız” dediler. Olmadı çok sürmedi. Her ne kadar sahtekarca da olsa. Süleyman Demirel çıktı. Halk ona inandı. Ehveni şer meselesi. Arkasından MHP ve MSP ile halk bu defa CHP ye yine vize vermedi. Baktılar buda olmuyor. MHP nin ve MSP nin hızla yükselişi karşısında şaşkın dönen sitem bu defa da “ hım siz ıslanmayacaksınız al size 12 Eylül “ dediler.
Şimdi bunlar Millet adına karar vermişler öylemi?
Olmadı… Üç yıl sonra rahmetli Özal milletin değerlerine sarıldı ve ihtilalciler derslerini orada da aldılar. Aslında ne 27 Mayısçılar nede 12 Eylülcüler önemli değildi. Önemli olan sistemin arkasındaki güçler.
Ama dediğim gibi MHP halkının nabzını tutmakta sınıfta kalınca Refah Partisi tek ümit haline geldi ve hızla yükselmeye başladı. Peki ne yaptı da RP halkın büyük çoğunluğunun sempatisini aldı. Neden? Çünkü halkın değerlerine saygılı idi ve halkın bizzat kendisi gibi düşünüyordu.
Ama Laik devlet kurtarıcıları halktan devleti kurtarmaya yemin etmişlerdi bir kere. Hemen 28 Şubat sendromunu devreye koydular. Mütedeyyin kesim buna da eyvallah dedi. Arkasından değişimin en ciddi bir şekilde istendiğinin işareti olan AK parti çıktı tarihin huzuruna. Ve halk bu değişimi Ak partiden talep etti. Artık gırtlağına gelmişti mütedeyyin kesimin. Kızını okutmak istiyordu. Ama okutması için dini değerlerini ayaklar altına alması gerekiyordu. Allahın Kuran’da “ kadınlar örtünsün “ emrine uyan Müslüman kızı örtünüyordu. Ama Laikler bunu büyük tehlike gördüler. Önce sulandırdılar baş örtüsünü. Yok tesettür dediler, yok devleti yıkacaklar dediler. Ama kendileri de biliyordu ki devletin sırtında durduğu asıl kesim bu insanlardı. Ama normaldi bu. Yahudi fitnesi vardı arkasında çünkü. AK parti meseleyi yasalarla çözmeye, din ve vicdan özgürlüğü önündeki yasal problemleri kaldırmaya çalıştı. Yapılacak en doğru hareket bu idi . Ama olmadı. Çünkü mesele ne devletin yıkılması ne de irtica tehlikesi. Mesel din düşmanlığı idi. Nitekim biri çıkıyor ezandan rahatsızlığını dile getiriyor ne hikmetse mahkemelerden savcılardan ses çıkmıyor. Biri çıkıyor İslam’ın peygamberine hakaret ediyor, yargıdan yada o alanda görev yapan kimseden çıt çıkmıyor. Önder Sav denilen zavallı yaşlı bir bunaktır diye beklide. Adam telefonunu bile idare etmekten aciz devleti yönetimine aday. Biride çıkmış Önder Sav’a saygı duymalı imiş. Devlet adamı imiş. Yani biz hiç mi devlet adamı görmedik ki bize yutturacaksınız anlamadım. CHP nin lideri ne kadar devlet adamı ki sekreteri öyle olsun. Deniz Baykal un işi gücü fitne üretmek. Yalan söylemek. Ortaya bir söz atıp arkasından yaygara kopartmak. Devlet adamlığı vasfı bile yok.
Neticede Ak parti nin kapatılma meselesinin de arkasında ne yargı kararı olacaktır ne de vicdan kararı. Bu tamamen siyasi bir karar olacaktır.
Tıpkı başörtüsünde olduğu gibi.
Peki ne olacak ?
Birileri bu milletin Müslüman kalmasını istemiyor. Bu çok açık. Bu birileri devlet teşkilatlarını eline geçirmiş durumda. Müesseseler Müslüman Türk milletinin ne tarihi ne kültürü,ne din ne de geleneklerine uygun değil. Bu net bir şekilde ortaya çıkmış durumda.
O zaman parlamento kesinlikle bu anayasayı değiştirmelidir. Bunun tek çözüm yolu budur. Tüm müessesler bu milletin ahlakı ve inançları ile örtüşmelidir.
Aksi halde bu gelişmeler korkunç yılların geleceğine işarettir. Vekiller bu işi hakkedemezlerse onlara oy veren ve parlamenter rejimi benimseyen memleketin asil sahipleri olan mütedeyyin kesim bu işi kendileri yaparlar…
Nasıl mı ? Tarih literatüründe buna iç savaş denir. Laikler ısrarla ülkeyi bu noktaya çekiyorlar
Evet anayasa mahkemesi beklenen kararı verdi.
Yargıtay bildirisini yayınladı, Arkasından Danıştay da yaptı yapacağını.
Bazı tv ler sokakta röportaj yapıyorlar. Dinden imandan haberi olmayanlara baş örtüsünün yasaklanmasına kararına tepkilerini soruyorlar.. Sordukları kişiler sanırım Müslüman da değil. “ Müslümansız” diyorlarsa neden Müslüman olduğunu bilmeyen zavallı güruh. Tam laik diktatörlüğün istediği tebaa . CHP nin yıllardan beri oluşturmaya çalıştığı cumadan cumaya Müslüman diğer zamanlarda ne idüğü belirsiz sürü. .
Gerekçeleri açıklanmadı. Anayasa mahkemesi başkanı Haşim Kılıç bey, kameralara bakmamaya gayret ederek bir şeyler söyledi. Kameranın diğer tarafında kendini dinleyen Müslümanların gözüne bakmamak için ciddi hayret sarf etti. Gerekçelerini açıklamalarına gerek yok. Devlet yıkacak en ciddi tehlike o baş örtüsünün altında duruyor çünkü.
. Millet adına karar veren yargıçlar, Milletin inanç, tarih, kültür , gelenek ve siyasi tercihlerine karşı nasıl böylesine ilgisiz ve onlarla inatlaşan bir yaklaşım içinde olabilirler..
Arkası arkasına muhtıralar verildi. Devletin bekçileri harekete geçtiler. Tüm vatan sever yargıçlar insan haklarını inanç özgürlüğünü bıraktılar devletin bekası için kolları sığadılar. Hepsinin de adını bu milletin tarihine altın harflerle yazacağız bir gün. Hiç silinmeyecek. Başta Yargıtay baş savcısının adı. Anaya mahkemesi üyeleri onun arkasından. Yargıtay Danıştay sıra ile. Köşe yazarlarını tetikçilerini yazmaya gerek yok. Çünkü onlar karar mekanizması değil. Malum gazetelerde aslında yazılmalı. Çünkü planlar projeler hep bu malum gazetelerin sütunlarının arkasında yapılıyor. Sonra “ meşru! Ve zinde güçler harekete geçiriliyor.
CHP yazıldı zaten tarihe. Tekrar yazmaya gerek yok. Dün ne ise bu günde o CHP. Kurulduğundan beri milletin değerlerine savaş açan bir parti.Bir kategülle ile de sistemi kurup güçleri ellerine geçirdiler. Ama halk bunu istemedi.1950 mesaj verdi halk. İstemiyoruz seni dedi.
Ve DP ezici çoğunlukla iktidara geldi. Niye ? Çünkü insanların dini be milli değerlerine saygı duydu. Halk da onları unutmadı. Ama Laik sistem kararlı. Devleti kurtarmalı. Daha doğrusu kendi devletlerini (ikballerini inançlarını kurtarmalılar. Onların devlet anlatışı kendi değerleridir. Müslümanların değil)
“Hımm istemez misin ? Al sana 27 mayıs. Senin seçtiğin başbakanı bile asarız” dediler. Olmadı çok sürmedi. Her ne kadar sahtekarca da olsa. Süleyman Demirel çıktı. Halk ona inandı. Ehveni şer meselesi. Arkasından MHP ve MSP ile halk bu defa CHP ye yine vize vermedi. Baktılar buda olmuyor. MHP nin ve MSP nin hızla yükselişi karşısında şaşkın dönen sitem bu defa da “ hım siz ıslanmayacaksınız al size 12 Eylül “ dediler.
Şimdi bunlar Millet adına karar vermişler öylemi?
Olmadı… Üç yıl sonra rahmetli Özal milletin değerlerine sarıldı ve ihtilalciler derslerini orada da aldılar. Aslında ne 27 Mayısçılar nede 12 Eylülcüler önemli değildi. Önemli olan sistemin arkasındaki güçler.
Ama dediğim gibi MHP halkının nabzını tutmakta sınıfta kalınca Refah Partisi tek ümit haline geldi ve hızla yükselmeye başladı. Peki ne yaptı da RP halkın büyük çoğunluğunun sempatisini aldı. Neden? Çünkü halkın değerlerine saygılı idi ve halkın bizzat kendisi gibi düşünüyordu.
Ama Laik devlet kurtarıcıları halktan devleti kurtarmaya yemin etmişlerdi bir kere. Hemen 28 Şubat sendromunu devreye koydular. Mütedeyyin kesim buna da eyvallah dedi. Arkasından değişimin en ciddi bir şekilde istendiğinin işareti olan AK parti çıktı tarihin huzuruna. Ve halk bu değişimi Ak partiden talep etti. Artık gırtlağına gelmişti mütedeyyin kesimin. Kızını okutmak istiyordu. Ama okutması için dini değerlerini ayaklar altına alması gerekiyordu. Allahın Kuran’da “ kadınlar örtünsün “ emrine uyan Müslüman kızı örtünüyordu. Ama Laikler bunu büyük tehlike gördüler. Önce sulandırdılar baş örtüsünü. Yok tesettür dediler, yok devleti yıkacaklar dediler. Ama kendileri de biliyordu ki devletin sırtında durduğu asıl kesim bu insanlardı. Ama normaldi bu. Yahudi fitnesi vardı arkasında çünkü. AK parti meseleyi yasalarla çözmeye, din ve vicdan özgürlüğü önündeki yasal problemleri kaldırmaya çalıştı. Yapılacak en doğru hareket bu idi . Ama olmadı. Çünkü mesele ne devletin yıkılması ne de irtica tehlikesi. Mesel din düşmanlığı idi. Nitekim biri çıkıyor ezandan rahatsızlığını dile getiriyor ne hikmetse mahkemelerden savcılardan ses çıkmıyor. Biri çıkıyor İslam’ın peygamberine hakaret ediyor, yargıdan yada o alanda görev yapan kimseden çıt çıkmıyor. Önder Sav denilen zavallı yaşlı bir bunaktır diye beklide. Adam telefonunu bile idare etmekten aciz devleti yönetimine aday. Biride çıkmış Önder Sav’a saygı duymalı imiş. Devlet adamı imiş. Yani biz hiç mi devlet adamı görmedik ki bize yutturacaksınız anlamadım. CHP nin lideri ne kadar devlet adamı ki sekreteri öyle olsun. Deniz Baykal un işi gücü fitne üretmek. Yalan söylemek. Ortaya bir söz atıp arkasından yaygara kopartmak. Devlet adamlığı vasfı bile yok.
Neticede Ak parti nin kapatılma meselesinin de arkasında ne yargı kararı olacaktır ne de vicdan kararı. Bu tamamen siyasi bir karar olacaktır.
Tıpkı başörtüsünde olduğu gibi.
Peki ne olacak ?
Birileri bu milletin Müslüman kalmasını istemiyor. Bu çok açık. Bu birileri devlet teşkilatlarını eline geçirmiş durumda. Müesseseler Müslüman Türk milletinin ne tarihi ne kültürü,ne din ne de geleneklerine uygun değil. Bu net bir şekilde ortaya çıkmış durumda.
O zaman parlamento kesinlikle bu anayasayı değiştirmelidir. Bunun tek çözüm yolu budur. Tüm müessesler bu milletin ahlakı ve inançları ile örtüşmelidir.
Aksi halde bu gelişmeler korkunç yılların geleceğine işarettir. Vekiller bu işi hakkedemezlerse onlara oy veren ve parlamenter rejimi benimseyen memleketin asil sahipleri olan mütedeyyin kesim bu işi kendileri yaparlar…
Nasıl mı ? Tarih literatüründe buna iç savaş denir. Laikler ısrarla ülkeyi bu noktaya çekiyorlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder